26 Nisan 2019

Montessori’nin Gözlem ve Keşifleri

“Ben bir düşünce doğurmadım, yalnızca bir şeyi keşfettim: Çocuğu”

“Eğitim insanın yalnızca yönlendirilmesi ya da etkilenmesi demek değildir, çocuğun gözlemlenmesi ve araştırılmasıdır.” Dr. Maria Montessori
Montessori, 1907 yılında İlk Çocuk Evi (Casa dei Bambini) ‘ni açması ile birlikte yaptığı keşif ve gözlemler şu şekildedir:
1) Alıştırmaların tekrarı: Gözüne ilk çarpan, silindirleri yerlerinden çıkarıp, yine yerlerine yerleştiren üç yaşlarında bir kız çocuğu olur. Bu yaşta bir çocuğun bir alıştırmayı böyle yoğun bir ilgiyle üst üste tekrar etmesine şaşar kalır. Kız, bu işi yaparken ne hızını ne de istifini bozar. Bu işin kaç kez tekrar ettiğini saymaya başlar. Diğer çocuklar şarkı söylerken ya da ortalıkta koştururken kız işine devam eder. Yaklaşık kırk iki kez işlemi tekrarladığını gözler. Bir gün çocukların kirli parmaklarını fark ederek onlara ellerini yıkamasını öğretir. Çocuklar elleri tertemiz olduğu halde musluğun başından ayrılmazlar. Başka pek çok benzer durum yaşandıkça, çocukların bir alıştırmanın ayrıntılarına girdikçe onlarda özen ve tekrar tutkusunun arttığına ikna olur.
2) Özgür Seçim: Başlangıçta çocuklar kullandıkları malzemeyi öğretmene geri verirler o da yerine kaldırır. Fakat çocuklar malzemeyi verdikten sonra orayı terk etmezler. Bir gün öğretmen dolabı kilitlemeyi unutur ve okula geç gelir. Geldiğinde çocukların dolabın başında toplanıp, istedikleri malzemeleri alarak köşelerine çekilip çalıştıklarına tanık olur. Demek ki çocuklar kendilerine en uygun araçları, uğraşları seçmekten ve onlarla çalışmaktan daha çok hoşlanırlar. Bunun üzerine çocukların boylarına uygun ve kapaksız dolaplar yaptırılır.
 
3) Çocuğun Düzene Olan Eğilimi: Çocuklar kullandıkları araçları yerlerine kendileri koymak ister. Bu durumu fark eden Montessori çocukları özgür bırakır. Bu onlar için adeta yeni bir yaşam kapısı açmıştır. Her şeyi yerli yerine koymaktan, sıralayıp düzenlemekten alabildiğine zevk duymaktadırlar. İçlerinden biri elinden bir şey düşürecek olsa hemen diğeri ona yardım etmek için süpürge ve faraşı bulup getirir. Çocuklar yaşamlarının belli bir döneminde her şeyin yerli yerinde olmasından zevk alırlar. Bu onlar için takıntı değil yaşamlarını kolaylaştıran, çevreyle kendilerini bütünleştirebildiği bir temel oluşturur.
4) Oyuncaklar: Okula bir takım seçme oyuncaklar da vardır. Ancak çocukların bunlarla ilgilenmedikleri Montessori’nin dikkatinden kaçmaz. Onları oyuncaklarla oynamaya teşvik eder, ancak çocuklar kısa bir süre bu cicili bicili oyuncaklarla ilgilenseler de sonradan çekip giderler. O zaman Montessori, çocukların oyuncağı ancak oyalanacak daha anlamlı bir şey bulamadıklarında seçtiklerini fark eder. Montessori “Çocuk, hiç durmadan büyüdüğü için, gelişimine yarayan ne varsa hepsine sarılır ve bu ciddi uğraş adına aylaklıktan kaçınır” diye açıklar.
5) Dikkatin Polarizasyonu: Montessori Çocuk Evinde, Dikkatin Polarizasyonu diye adlandırdığı tüm eğitimin temelini oluşturan bir gözlem yapar. Alıştırmaların tekrarı bölümünde anlatılan silindirlerle çalışan, üç yaşındaki çocuğun çalışma biçimi, kendinden geçercesine yoğunlaşmış olarak çalışması, bilinçli olarak rahatsız etmeye çalışmanın bile onu üzerinde yoğunlaştığı işten alıkoymaması o güne kadar hiç kimsenin aklına dahi gelmemiştir.Bu gözlem, çocuğun zihninin henüz el atılmamış derinliklerine yaklaşılmasını sağlar. Kısa zamanda tüm dünyada duyulur.
6) Çocukların Materyallere Karşı Gösterdikleri İlgiye Göre Materyalleri Geliştirmek: Çocukların uğraşlarını, araçlarını özgürce seçebilmeleri, onların ruhsal ihtiyaç ve eğilimlerinin ortaya çıkmasını ve gözlemlenmesini sağlar. Bu sayede çok ilginç bir keşifte bulunur. Çocuklar onlara sunulan nesnelerin bazılarını seçip kullanırlar bazılarını ise hiç ellemezler. Motive etmek için ne kadar çabalansa da çocuklar istemedikleri nesnelerle asla ilgilenmezler. Maria Montessori, çocuklarla ilgili her şeyin sadece düzenli olmasının yeterli olmayıp, aynı zamanda çocuğun kullanmasına uygun ve oranlı olacak, kafa karıştırıcı ve gereksiz unsurları barındırmayacak şekilde olması gerektiğini anladığını ifade eder. Bunun üzerine geliştirdiği materyalleri bu ilkelere uygun olarak geliştirir.
 
7) Duyuların Eğitimi: Montessori, duyu organlarını çocuğun çevresi ile ilişki kurduğu organlar ve tıpkı ellerin kavrama işlevini gördüğü gibi aklın gelişiminde temel rol oynayan “kavrama organları” diye adlandırır. Bu nedenle, çocuklar için her duyuya yönelik onlarla çalıştıklarında duyularını geliştirecek, inceltecek malzemeler geliştirir ve bu malzemelerin çocuklara daha sonra dünyayı açacak anahtar görevi göreceğini söyler.
8) Oyun-İş: Maria Montessori çocukların oyuncaklara gösterdikleri ilgiyi onların tıpkı yetişkinler gibi, eğer yapacakları daha önemli bir iş yoksa, ara sıra başvurdukları bir olay olarak değerlendirir. Bu nedenle, eğitimde çocuğa oyunun dayatılmaması gerektiğini söyler. Çocukların uydurma uğraşlardan çok daha önemli işler yapma konusunda kendilerini yetkin gördükleri saptamasını yapar.
9) Ödüller ve Cezalar: Çocuklara bakan öğretmen kendiliğinden iyi davranan çocukları ödüllendirmek için kırmızı kurdeleden fiyonklar hazırlar. Montessori bunu başlangıçta zararsız bulup önemsemez. Ancak, okula gittiği gün yakasında kırmızı kurdele iliştirilmiş bir çocuğu cezalı olarak bir sandalye üzerinde oturtulmuş kayıtsızca etrafı seyrederken görür. Çocuk arada sırada göğsündeki fiyonga bakmaktadır. Öğretmen, Montessori’ye çocuğun cezalı olduğunu, fiyongu ise ödül verdiği başka bir çocuğun cezalı çocuğa taktığını anlatır. Bu olay, ödüllerin de cezaların da çocuklar için ne kadar anlamsız olduğunu gösterir. Daha sonraları çocuklar ödülleri kendiliklerinden geri çevirmeye başlarlar. Bu durum “açıkça vicdanlarında daha önce rastlanmayan yeni bir onur duygusunun uyandığının işaretidir”.Meşgul olduğu bir işi sonlandırmak çocuk için en büyük ödüldür.
10) Sessizliğe Olan Yatkınlık: Montessori bir gün sınıfa kucağında dört aylık bir bebekle girer. Bebek o kadar sakin duruyordur ki hayran olur ve diğer çocuklarla da bunu paylaşmak ister. Çocuklara bebeğin ne kadar sakin durduğunu göstererek şaka yollu hiç kimsenin bu kadar sakin duramayacağından emin olduğunu söyler. Çocukların tümünün o anda dikkat kesilerek onun ağzından çıkacak sözleri beklemeye başladıklarını gözlemler. Çıt çıkmamaktadır. Saatin tik takları, musluktan damlayan su damlasının sesi bile duyulmaktadır. Bebek, odaya günlük yaşamda rastlanmayan bir sessizlik havası getirmiştir. Kimsenin çıtı çıkmamaktadır. Çocukların tümü sessizliği yaratmaya, içine sindirmeye çalışır. Daha sonraları “sessizlik çalışmaları” diye adlandıracağı çalışmaların temeli böylece atılmış olur.
11) Maddi Zevklerden Vazgeçmek: Çocukların şekere, çikolataya düşkün oldukları bilinir. Montessori çocukları ödüllendirmek için bir gün onlara şekere getirdiğinde çocukların bunlara karşı gösterdiği ilgisizliğe şaşar. Bu çocuklar fakir ailelerden gelmişler ama yine de onlara verilen şeker, çikolata gibi şeylerin üzerine atlamazlar. Bunun üzerine Montessori, isterlerse bunları evlerine götürebileceklerini söyler. Bir gün hasta bir çocuğun evinde ziyaret eden öğretmenin gelişine çok sevinen çocuk yastığının altından çıkardığı kutudan okuldan getirip biriktirdiği şekerleri ikram eder. Böylece çocukların ruhsal yaşamda yeni zenginliklere ulaştıkça bu çeşit zevkleri önemsemedikleri gerçeği anlaşılır.
 
12) Öğrenilenlerin Transferi: Günün birinde okulu ziyarete gelen bir ziyaretçi çocuklara geometrik biçimlerde kalıplanmış kurabiyeler getirir. Çocuklar onları yiyeceklerine bu bir daire, bu bir dikdörtgen diye kurabiyelerin şekilleri ile ilgilenirler.
13) Çocuğun Onuru: Maria Montessori bir gün çocuklara, biraz da eğlence olsun diye burunlarını nasıl sümküreceklerini göstermek ister. Mendilin nasıl kullanılacağını gösterdikten sonra, bu işi dikkat çekmeden nasıl yapacaklarını gösterir. Çocukların buna güleceklerini düşünürken, aksine onların büyük bir dikkat ve ciddiyetle izlediklerini fark eder. Sonunda çocuklardan büyük bir alkış gelir. O anda çocukların çok hassas noktalarına dokunduğunu fark eder. Hiç kimse onları ciddiye alıp bu işi öğretmemiş aksine bu nedenle çok azarlanmışlardır. Yetişkinlerin aklına bu küçücük dünyaların kırılabileceği gelmemiştir bile.
 
14) Disiplin: Çocuklar tüm özgür davranışlarına karşın son derece disiplinlidirler. Çıt çıkarmadan kendi köşelerinde tüm dikkatlerini yaptıkları ile vererek çalışırlar. Tamamladıkları malzemeyi sessizce yerine yerleştirip kimseyi rahatsız etmezler. Öğretmenin söylediği her şeyi yerine getirirler. Kendiliklerinden okulun temizliğini yaparlar, öğretmen geç gelecek yada dışarıya çıkacak olsa işler daima yolunda gider. Bu hiçbir zorlama, dışarıdan hiçbir etken olmaksızın kurulmuş, varılmış, başarılmış bir sonuçtur. Çocukların özgür davranışları konusunda onu eleştirenlere Montessori disiplinin sağır, dilsiz yada felçli biri gibi davranmak olmadığını, disiplinin hareketli de olabileceğini kanıtladığını söyler.
15) Yazma-Okuma: Montessori’ye göre “yazma” birden fazla kazanç sağlayan bir olaydır. Çünkü yazı hem zihne, hem ele bağlıdır, aynı zamanda konuşulan sözcükten yaratılan ikinci bir haberleşme aracıdır. Maria Montessori tüm olanaksızlıklara karşın kendi felsefesine uygun bir takım yazma materyalleri hazırlar. Bunlarla çalışan çocuklar birkaç ay gibi kısa bir zamanda yazmayı öğrenirler. Okuma daha sonra gerçekleşecektir.Yazmayı öğrenen çocuklar onun eli ile beyaz kağıda çizdiği harfleri izlerken tıpkı konuşmada olduğu gibi düşüncelerini kağıda aktardıklarını keşfeder. Bunu fark ettiklerinde yazmanın konuşma gibi, bir kişiden diğerine doğrudan iletilen bir başka ifade biçimi olduğunu algılayıp ellerine geçen her şeyi okumaya başlarlar.
16) Önyargısız Öğretmen: İlk çocuk evine parasal nedenlerle eğitilimli bir eğitimci bulunamamıştır. Bu durum, o günler için Maria Montessori açısından öğretmenin uygulanacak sisteme ön yargısız yaklaşması açısından avantaj oluşturur. Montessori’ye göre öğretmen sürekli olarak çocuklarda hata aramayıp, aksine kendi kendini inceleyerek çocuklarla ilişkisini engelleyen kendi kusurlarını düzeltmelidir.
17) Bedensel Değişme: İlerleyen zamanlarda Montessori, sadece çocukları gözlemlemek, onlara yeni materyaller geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda çocukların vücut ölçüleri için gelişim tabloları hazırlar. Çocukları belli aralıklarla ölçer ve gelişimlerini bu tablolara kaydeder. Eski masa, sandalye ve dolapları atarak yerine kendi tasarladığı, okuldaki en küçük çocuğun bile rahatlıkla hareket ettirebileceği, çocuğa uygun ölçülerde ahşap mobilyalar yaptırır.
Kaynak: Emel Çakıroğlu Wilbrandt, Maria Montessori Yöntemiyle Çocuk Eğitimi Sanatı, 2015